Türk Dünyası Yaz Okulu’nun ikincisi “Türk Dünyasının Yükselişi” başlığı ile birçok uzman ve konuşmacının desteği ile panel ve sempozyumlarla gerçekleştirildi. Yoğun geçen yaz okulu sonrası İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Kürsüsü'nde Doktora öğrencisi Elif ALTUN yaz okulunu yorumladı. 

İkinci Türk Dünyası Yaz Okulu “Türk Dünyasının Yükselişi”

İbn Haldun Üniversitesi ve Türk Devletleri Teşkilatı öncülüğünde düzenlenen Türk Dünyası Okulu’nun yaz okulu kapsamında 2025 teması “Türk Dünyasının Yükselişi” olarak belirlenmiş olup, organizasyon, toplum ve kültür konuları çeşitli başlıklar altında ele alındı.

“Türk Dünyasının Zengin Tarihini Keşfetmek”, “Türk Dünyasının Coğrafyası”, “Türk Dünyasında Siyasi”, “Ekonomik ve Sosyal Gelişmeleri Sahiplenmek”, “Türk Dünyasının Kültürel, Tarihî ve Dilsel Boyutları”, “Türk Dünyasının Bölgesel ve Küresel Bağlamdaki Önemi”, “2040 Vizyonu: Türk Dünyası için Aydınlık Bir Gelecek Tasavvuru”, “Enerji ve Ulaşım Koridorlarını Keşfetmek”, “Türk Dünyasındaki Çevresel Zorluklara Çözüm Aramak”, “Türk Dünyasının Geleceğini Şekillendirmek: Fırsatları Sahiplenmek” konularını ele alan ve yüksek katılımla gerçekleşen okulda katılım, yemek ve konaklama ücretsiz gerçekleştirildi.

Katılımcılara Türk Dünyası hakkında çeşitli alt alanlarda kapsamlı bir anlayış kazandıran ve Türk Dünyası konusunda derin bilgiye sahip nitelikli profesyoneller ve uzman personel yetiştirmeyi amaçlayan okulun sürecini ve kattıklarını İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Kürsüsü’nde Doktora Öğrencisi olan Elif ALTUN detaylı bir şekilde ele alarak derin bir analiz yaptı.



Elif ALTUN’un İkinci Türk Dünyası Yaz Okulu: Yükselen Türk Dünyası (23-27 Haziran 2025) yorumu:

"23-27 Haziran tarihleri arasında başta İbn Haldun Üniversitesi, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) olmak üzere birçok kurum ve kuruluşun destek ve iş birliğiyle düzenlenen “İkinci Türk Dünyası Yaz Okulu: Yükselen Türk Dünyası” programı katılımcılara yeni ve güçlü bir vizyonla yön vermede oldukça etkili oldu. Bu çok boyutlu organizasyon sadece akademik bir etkinlik değil; aynı zamanda Türk Dünyası’nın entelektüel, ekonomik ve kültürel geleceğini şekillendiren önemli bir akademik platform olarak tüm katılımcılara yeni bir vizyon kazandırdı.

Yaz okulu boyunca, Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Macaristan, Hindistan ve İngiltere gibi birçok ülkeden gelen 100’ün üzerinde akademisyen, araştırmacı ve genç lider bir araya geldi. Her bir gün, Türk Dünyası’nın çok yönlü yapısına ışık tutan içeriklerle dolu seminer ve panellere katılma şansı elde edildi. TDT Genel Sekreter Yardımcısı Sadi Jafarov, İbn Haldun Üniversitesi Rektörü Atilla Arkan, TİKA Başkanı Serdar Kayalar, TBMM Milletvekili Şamil Ayrım, Ahmet Yesevi Üniversitesi ve Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi mütevelli heyeti başkanları Muhittin Şimşek ve İbrahim Çapak gibi önemli isimlerin açılış konuşmalarıyla başlayan program ilmî, tarihî, bilimsel temelli akademik vizyonunu ortaya koydu. Türk Dünyası’na yönelik yayımlanan yeni ulusal ve uluslararası önemli akademik eser ve çalışmaların da tanıtıldığı programda, ortak entelektüel zeminde bu güncel yayınların önemine ayrıca dikkat çekildi. Var olan dünya düzeninde Türk Dünyası’nın önemi ve geleceği üzerine odaklanılan seminer ve panellerde ortak dil, miras ve veri temelli gelecek tasarımları ele alındı. Günün kapanış oturumunda yapay zekânın Türk Dünyası’ndaki rolü irdelendi. Türk Dünyası’nda ortak dijital kimlik, siber güvenlik ve yapay zekâ teknolojilerinin barış süreçlerine etkileri, günümüzün imkânları ve teknolojik gelişmeler çerçevesinde ele alınarak katılımcılara yeni bir perspektif sundu. “Türk Dünyası’nda Ortak Kimlik, Stratejik ve Ekonomik Güç” başlıkları altında seminer ve panellerin gerçekleştirildiği ikinci gün, Türk Dünyası’nda birlik, ortak miras ve kimlik ekseninde yeni bakış açıları sunuldu. Türk devletleri arasında entegrasyon ve ulusal birlik sürecine etki edecek olan olumlu faktörler olan din, dil, kültür birliğinin önemi vurgulanarak Türkistan’ın bu süreçle ilişkisi ve Türk coğrafyasının güç dengeleri çok yönlü olarak ele alındı.

Günümüzde mazlum coğrafya Doğu Türkistan’da yaşanılanlar gibi, bir zamanlar Türk Devletlerinin bağımsızlıklarını kazanmadan önce ortak değerleri olan dili, dini ve kültürünün Sovyet Rusya döneminde yapılanlarla komünizm ideolojisinin etkisi ve dayatmalarıyla sistematik bir şekilde yozlaştırılması suretiyle Türk Devletleri arasında oluşan yapay kopukluğu giderici dil, din ve kültürü güçlendirmeye ve birlik ve beraberliği sağlamaya dönük adımların ivedilikle atılması vurgulandı. Bu değerlerin Türk Dünyası’nın olmazsa olmaz çimentosu olduğu belirtilirken, ana vatan Türkiye ve Türkistan coğrafyasının dil, din ve kültürel olarak Doğu ve Batı materyalist ve maddeci kültürlerin hegemonyasından ve akademik sultalarından kurtarılmasına dönük düşüncelere yer verildi. Kültürel emperyalizmin çıkmazları üzerinde durularak insanlığa umut olan yeni bir vizyonun Türk Dünyası öncülüğünde gerçekleştirilmesinin insanlık tarihi ve dünya barışı bakımından önemine dikkat çekildi. Kültürel çeşitlilik bağlamında topluluk inşası ve kolektif hafızanın korunması dikkat çekici hususlardandı.

İkinci gün öğleden sonra ekonomik entegrasyon oturumlarında ortak yatırım fonları, ticaret köprüleri, enerji koridorları hususu üzerine konuşuldu. Türk Devletleri-Afrika ticari ilişkileri, Türk Dünyası’nın dış politikasının ekonomik boyutları ekseninde ele alındı. İkinci günün sonunda Türk Dünyası’nın iç ve dış politika süreçleri, Kıbrıs meselesi, iç-dış siyasetler ve göçmenlik gibi güncel konular değerlendirildi. Türk Birliği’nin bölgesel ekonomik potansiyelleri de detaylı şekilde analiz edildi.

Programın üçüncü günü, “Türk Devletleri Arasında Entegrasyon ve Kurumlar Arası Dayanışma” başlıkları altında devam ederek Türk Dünyası’nın bölgesel ve küresel bağlamdaki önemi vurgulandı. Enerji ve ulaştırma koridorlarının stratejik niteliği, Türkistan’daki ülkeler arasındaki fiziksel ve ekonomik birlikteliğin bel kemiği olduğu belirtildi. Orta Koridor ve Kuşak-Yol Girişimi gibi projelerin, büyük bir dikkatle değerlendirildiği programda bu projelerin gelecekteki etkilerinin neler olabileceği de çok yönlü olarak incelendi. Üçüncü günün sonlarına doğru TDT’nin kurumsal yapısı ve işlevine yönelik etkili sunumlar gerçekleştirildi. Dördüncü gün “Kültürel Diplomasi, Gençlik ve Manevi Miras” konu başlıkları altında yumuşak güç stratejilerine odaklı sunumlar gerçekleştirildi. Gençlik programları, İslâm modernizmi, dinî çeşitlilik, toplumsal güvenlik ilişkileri ve gençlerin siyasi aktivizmi gibi konular ele alındı. Dinin ulus inşasındaki rolü ve mitolojik imgelerin kültürel diplomasiye katkısı dikkat çeken konu başlıklarındandı. Bu oturumlarda, genç akademisyenlerin Türk Dünyası’nın geleceğine dair somut iş birlikleri beklentisi açıkça ifade edildi. Türk Dünyası’nın her yerinden gelen katılımcılar, TDT’nin entelektüel ve diplomatik iş birliğini oldukça kıymetli bulduklarını belirttiler. “Hukuk, Güvenlik ve Geleceğin Blokları” konu başlıkları altında seminer ve panellerin gerçekleştirildiği son gün ise hukukî iş birliği, güvenlik ve iklim değişikliği gibi konular konuşularak uluslararası hukuk, adalet sistemleri ve bölgesel uyum süreçleri detaylı olarak incelendi. İklim krizinin güvenlik tehdidi olarak algılanması hususu stratejik bir önceliği katılımcıların perspektifine sundu. Programın sonlarına doğru “terörle küresel ölçekte mücadele ve güvenlik” başlıkları masaya yatırılarak gelecekte neler yapılması gerektiği üzerinde tartışıldı.

Yükselen Türk Dünyası temalı İkinci Türk Dünyası Yaz Okulu, söylemlerin ötesine geçilerek, Türk Dünyası’nın gelecek vizyonunun sağlam temeller üzerine inşa edilmesi gerektiğinin vurgulandığı bir program oldu. Program boyunca her bir seminer ve panelde, TDT’nin rolünün dijital dönüşüm, yatırım stratejileri ve bölgesel diplomasi konularında da yönlendirici olması gerektiği fikri savunuldu. TDT’nin bu süreçte kurumsal kapasitesini artırarak üye devletler arasında daha güçlü birlik oluşturması gerektiğinin altı çizildi.

Bu yaz okulunun, katılımcılara sunduğu en büyük fırsat program aralarında ve gala yemeğinde birçok yeni dostluk kurmak ve akademik iş birlikleri planlamak oldu. Gözlemimiz; bu türden etkinliklerin katılımcıların heyecan, moral, motivasyon ve özgüven kazanmasında etkili bir rol oynadığı gerçeği oldu. Sonuç olarak, artık çok net ki, “Yükselen Türk Dünyası” sadece kuru bir söylem değil; disiplinler arası, stratejik, teknik ve vizyoner bir realitedir. Bu geleceğin inşası, yalnızca devletlerle değil, akademisyenler ve genç araştırmacılar gibi toplumların önde gelen bireylerinin omuzlarında yükselecektir. Bu yaz okulu, katılımcı olan yüzlerce araştırmacı ve genç akademisyene Türk Dünyası’nın geleceği açısından ümit verici olduğu kadar, vizyon kazandırmasının yanında sorumluluklarının da bilincine varmalarına çok büyük katkı sağlamıştır. Kişisel olarak da bu yaz okulundan çok istifade ettik ve bu tür programların diğer üniversite ve kurumlara da örnek teşkil etmesini ümit ediyoruz. Yaz okulunun gerçekleştirilmesinde maddi ve manevi katkıda bulunarak katılımcılara Türk Dünyası ile ilgili farkındalık, bilinç ve sorumluluk kazandırmaları dolayısıyla emeği geçenlere ne kadar teşekkür etsek azdır.

Yukarıda detaylıca ele alınan genel değerlendirmeler dışında şahsi kanaatimi de ifade edersem; akademisyenlerimizin çoğunun meseleleri ele alırken objektif ve bilimsel olmaları yanında kendi köklerimize, tarihimize ve çok yönlü millî birikimlerimize atıfta bulunarak çalışmalarını batı kültürünün hegamonik bakış açısından uzak olarak değerlendirmeleri çok daha anlamlı olabilirdi."






OGÜNhaber