Trump-Erdoğan görüşmesi…
Medyada yer alan pek çok yorum ve değerlendirmeye gülüp geçiyorum.
Olumlu olanlar da olumsuz bakanlar da emin olun; işin sadece magazinel boyutta…
Arkadaşlar!
Ülkelerarası/liderler arası görüşmeler her zaman önemlidir ve mutlaka bir şekilde bir sonuç doğurmuştur.
Hatta gayrı resmi ziyaretler bile…
Bu bağlamda;
Türkiye-ABD görüşmeleri de, her zaman yüksek önem ve popülarite taşıyan görüşmeler olmuştur.
Bu son görüşme ise,
Yaşamakta olduğumuz yeni dünya düzeni süreci nedeniyle; bugüne kadar olanlardan çok daha önemli ve etkileri itibariyle çok daha kritik bir nitelikte oldu.
Oldukça dikkatli ve karşılıklı hassasiyetler gözetilerek hazırlık yapılmış,
Her iki taraf da,
Görüşmenin anlam, ehemmiyet ve ağırlığının bilinciyle hareket etmiş ve derin bir arka kapı diplomasi işletmiş,
Ve kapsama alanı, oldukça geniş ve çeşitli olan görüşme gününe gelinmiş.
Duyum, değerlendirme ve ilk izlenimlerim böyle…
Şimdi işin özüne gelirsek:
Arkadaşlar!
İç politika hamaset kaldırır ama dış politika/diplomasi, hamaseti hiç kaldırmaz.
Hele de küresel gelişmelerin hiç olmadığı kadar olağandışı seyrettiği bir süreçte,
Dünyanın yeni bir düzene doğru hızla ilerlediği bir dönemde magazinel ve sansasyonel yaklaşımlar havanda su dövmekten başka bir şey değildir ve Türkiye’ye bir şey kazandırmaz sadece kaybettirir.
Bu bağlamda;
Trump-Erdoğan görüşmesini değerlendirirken,
Özgür Özel’in, “şunu söyle seni karşılarım/bunu söyle senin elini sıkarım/falanca ikazı yap seni takdir ederim” gibi yaklaşımları; kusura bakmasın ama lâfı güzaftan ve iç politik mesajdan başka bir şey değildir.
O yüzden;
Eleştirinin bile, biraz ayakları yere basan cinsten olması lazım…
Unutulmamalı ki;
Küresel ölçekte hâlâ geçerliliğini koruyan bir realite var.
ABD’nin hâlâ hakim ve hükümran bir küresel güç olduğu gerçeği…
Farz edelim ki;
Erdoğan davrandığı gibi değil de; daha agresif/daha sert ve azarlı-atarlı davransa ne olacaktı?
Türkiye’nin hayrına veya Türkiye için olumlu sonuçlar doğuran bir görüşme olacak mıydı?
Ben söyleyeyim:
Sadece kriz çıkardı… Hem de oldukça tehlikeli bir kriz.
Bu durum, ABD’ye mi zarar verirdi sizce?
Hayır tabi ki…
Olan, yine Türkiye’ye olurdu…
Arkadaşlar!
Amerika gibi büyük bir ihtişamın başkanı, neredeyse tüm ülke liderlerine fırça diplomasisi yaparken;
Türkiye ve Cumhurbaşkanımız ile hassas bir iletişim stratejisi içinde olması aslında güç ve akıl sahiplerinin yeni dünya düzeni stratejisinde Türkiye’nin ne kadar anlamlı ve önemli bir konumda olduğunun işaretidir.
Bu hâl ve ahvalde,
Diplomatik ilişkiler yürütürken bazen bir şeyler kazanmaktan ziyade mevcudu korumak/kaybetmemek, daha önemli bir hale gelmektedir.
Açıkçası,
Ben,
Başta Erdoğan olmak üzere; Türk heyetinin, bu görüşme vetiresini, oldukça akıllı-akılcı/soğukkanlı ve sağduyulu bir şekilde yürüttüğü kanaatindeyim.
Aslında,
Seyahat öncesi Sayın Cumhurbaşkanımızın gözlerine baktığımda, bu minvalde bir kararlılığı görmüştüm,
Ve aynen de öyle olduğunu gözlemledim.
Daha iyisi olabilir miydi?
Belki olabilirdi,
Ama bugünün koşullarında pek sanmıyorum.
Ama emin olun, çok daha kötüsü olabilirdi fakat çok şükür olmadı…
Şu nokta çok önemli:
Özellikle,
Amerika tarafının, öncelikle bölgesel bazda sonra ise güç ve akıl sahiplerinin küresel planında, Türkiye’nin önem ve anlamının idrakiyle hareket ettiğini müşahede ettim.
Görüşmenin pozitif bir havada geçmesinde, Cumhurbaşkanımızın Güç ve Akıl Sahipleriyle son zamanlarda tesis ettiği iyi ilişkilerin oldukça belirleyici olduğunu da söylemezsem olmaz.
Çünkü,
Amerika seyahatinde, Trump üzerinde mutlak etkiye sahip bazı kişi ve kuruluşlarla önemli ve özenli görüşmeler yapıldığı da duyumlarım arasında…
O yüzden de;
Böylesi konularda durum değerlendirmesi yaparken büyük resme odaklı olmak olmazsa olmaz olmalıdır.
Sonuç:
Dünya farklı bir evreye girdi ve bu yolda hızla ilerliyor.
Bu süreçte,
Demokrasi/uluslararası hukuk/diplomasi, hak getire…
Ülkeler için, bu şartlarda en büyük başarı ayakta kalabilmek/kaybetmemek veya mevcudu koruyabilmekten geçer.
Zaman,
Diplomasi üzerinden siyasal fantezi/magazin ve hamaset zamanı değildir.
Zaman,
İktidarı devirmek/Erdoğan’ı halk nezdinde yıpratmak için, ülkeyi yıpratmayı göze almışlık zamanı hiç değildir.
Konu uluslararası ilişkiler olduğunda,
Zaman,
İç siyaset yumruğunu cebine koymak ve ülkesel menfaatler noktasında ağız birliği etmek veya hiç olmazsa, yutkunmak zamanıdır!
Not:
Yüksek İstişare Kurulu Başkanı olduğum TABA-AmCham (Türk-Amerikan İşadamları Derneği) Cumhurbaşkanımızın seyahatinin özellikle New York etabında oldukça önemli bir fonksiyon icra etti.
Aslında,
Türk-Amerikan ilişkilerinde TABA- AmCham başta olmak üzere; iletişim/diyalog ağlarının ne kadar önem arz ettiğini yeniden gözler önüne serdi.
Başka bir yazımda,
TABA- AmCham ve çalışmalarına dair, sizlerin de ilgisini çekecek bazı gelişmelerden bahsedeceğim…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.