Dünyada lider çok ama devlet adamı kıtlığı daha çok
“Yeni Dünya Düzeni Organizasyonu” hız kesmeden devam ediyor.
Artık her türlü enstrüman, istisna gözetmeksizin hemen her coğrafyada devrede…
Savaşlar/Siyasi suikastlar/Ekonomik krizler/Karıştırılan ülke sokakları ve sadece güce dayalı çökmeler…
Bu yazımda,
Küresel bazda yaşanan farklı bir noktaya/belki de, Yeni Düzen Organizasyonunun bilinçli şekilde yaşattığı bir noksanlığa vurgu yapacağım:
Devlet Adamı Kıtlığı…
Eskiler, bu duruma “Kaht-ı Rical” derlerdi.
Hemen,
Trump/Putin/Şinping/Macron ve Almanya başta olmak üzere İngiltere/Hindistan/Japonya gibi ülke başkanlarını, devlet adamından saymıyor musun yoksa diyebilirsiniz.
Arkadaşlar!
Evet,
Bunların hepsi birer devletin başkanı ama kastettiğim anlamda devlet adamı filan değiller.
Çünkü aslına bakarsanız; bu başat aktörlerin hepsi/güçlü devletlerin başkanları olan bu isimlerin hepsi; ülkesel menfaatleri için çalışıyor gibi görünse de;
Hem kendi ülkelerinin, hem ekonomik/siyasi/askeri açıdan tüm küresel sistemin, dibine dinamit koymaktan başka bir şey yapmıyorlar.
Ama bu da, kesinlikle tesadüfen veya doğal seyrinde ortaya çıkan bir durum değildir.
Ya nedir?
Yeni Dünya Düzeninin gereksinimlerinden biridir.
Sizce İkinci Dünya Savaşını başlatan Hitler ve Musollini, tesadüfen mi ülkelerinin başına geçmişti?
Ya da geçirilmişti?
Tesadüf olması mümkün mü hiç…
Bunu nereden anlıyoruz?
1944’de/Amerika’nın devreye girmesiyle Hitler’in yenildiği ve İkinci Dünya Savaşının bittiği kesinleştikten sonra yapılan, daha doğrusu BM çatısı altında yapılmak zorunda bırakılan Bretton Woods Anlaşması’ndan anlıyoruz.
Neydi bu anlaşma?
Doları, “rezerv para” yapan Uluslararası Para ve Finans Anlaşması…
Yani bu anlaşmayla birlikte ülkeler birbiriyle alışveriş yaparken dolar kullanmaya başladılar.
Anlaşmanın aktif figürü görünürde Amerika idi ama emin olun; bu anlaşmayı yaptıran, o tarihlerde bile bir güç ve akla sahip olanlardı.
Çünkü toplantıya katılan 180 devletin kahir ekseriyeti, normal şartlarda doların rezerv para olmasına karşı olmasına rağmen anlaşmaya imza atmak zorunda kaldılar.
Neden?
Çünkü Güç ve Aklı elinde tutanlar böyle istediler…
Çünkü Amerika artık onların yönetim merkezi,
Dolar da, küresel hakimiyet aracıydı…
O dönemde büyük devletlerin başkanları kimlerdi?
Çin-Mao, Rusya-Stalin, Almanya-Hitler, İtalya-Musollini, İngiltere-Churchill ve Amerika-Roosevelt…
Bunların hepsi karizmatik liderlerdi,
Hatta bugünkülerden daha karizmatiklerdi ama Hitler’i durdurabildiler mi?
O dönemde Güç ve Akıl Sahipleri için emin olun ki; biri diğerinden daha önemli veya daha önemsiz değildi.
Hepsine verilen görev belliydi.
Ve hepsi de görevlerini harfiyen yerine getirdi.
Birisi tahrik etti, birisi destekledi, birisi fitili ateşledi, en nihayetinde Hitler de ortalığı ateşe verdi…
Roosevelt ne yaptı?
Sadece söyleneni…
Yani bekledi bekledi ve “haydi şimdi sıra sende” dendiği anda devreye girdi ve savaşı sona erdirdi.
Şimdiyse;
Daha farklı bir konsept, apayrı bir süreç yaşanıyor.
Mesela;
İngiltere Başbakanı’nın ismini veya Kraliçe veya Kral’ın kim olduğunu hatırlayanınız var mı?
Yok.
Çünkü böyle olması gerektiği için hatırlanmayacak isimler liderleştiriliyor.
Trump bir Roosevelt mi?
Tabi ki hayır ama Roosevelt’de, bugün Trump’ın yaptığını hiç yapamazdı.
Çünkü devir Roosevelt devri değil; devir, Trump gibi bir adamın başkan olması devri…
Devir, ne Roosevelt ne de Churchill gibi devlet adamlığı ağır basan liderlerin devri…
Şimdi devir,
Şangur-şungur devlet adamlığından bihaber, dün dediğini bugün tekzip eden/bir dediği bir dediğini tutmayan, demokrasi-uluslararası hukuk-insan hakları gibi evrensel değerleri bir çırpıda yok sayabilen liderler devri…
O yüzden Trump bu kadar hoyrat,
Bu kadar ölçüsüz,
Ve kabadayılığına ihtiyaç duyulduğu için bu kadar rahat kabalaşabiliyor…
Dikkat edin,
Lider diyorum devlet adamı demiyorum.
Çünkü Devlet adamı makul, mantıklı ve hatta vicdanlı olur,
Ama lider dediklerim, sadece ülke başkanlarıdır; mantık ve vicdan aramaksızın kendilerini lider yapanların talimatlarını yerine getirir.
Devlet adamı olanlar,
Bilgi, donanım, karakter sahibidirler ve atacakları adımın ne getirip ne götüreceğini düşünürler,
Ama bugünün lider denilenleri, bir sabah uyanıp dünyayı ateşe vermekten imtina etmezler.
Devlet adamı niteliğinde olanlar,
İnsanlığın bugününü ve yarınını da düşünmeyi ihmal etmezler,
Ama seni lider seçtik denilenler, insanlığı sadece rakamlardan ibaret görürler ve hatta azaltıcı her türlü aksiyona imza atmaktan imtina etmezler.
Böyleyken;
Dünya, “Devlet Adamı Kıtlığı” sürecini tesadüfen/spontane yaşıyor demek mümkün mü sizce…
Ve hatta,
Dünya, daha uzun bir süre gerçek devlet adamlarına hasret kalacak gibi…
Bu ne demek?
Güç ve Akıl Sahipleri böyle istiyor demek,
Ve bu süreç,
Takriben, 10 yıl civarı/2035’lere kadar daha sürecek demektir!
Her ne kadar;
Başta Cumhurbaşkanımız Erdoğan olmak üzere sağduyu sahibi bazı ülke liderler, var olsa da; onların sayısı da bir elin parmaklarını geçmiyor maalesef.
Trump ve Netenyahu gibi canavarın, Putin gibi Rus ayısının/Şinping gibi Çin tilkisinin/Modi gibi Hint narsistinin ve Avrupa Birliği’nin silik kişiliklerinin lider olduğu bir dünyada bir şeylerin düzelmesi veya daha kötüye gitmemesi için daha fazla sayıda Erdoğan’a ihtiyaç olsa gerek…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

egemen
Hasan O.
Arzu
Hasan P.
Mahmut Y.
Salih H.
Tuna
Ahmet A.
Bulgurlu
Adem Ç.