Bu Amerika gerçekten ilginç bir ülke…
Aslında Amerika da değil; Amerika’yı merkez tutan Güç ve Akıl Sahipleri çok ilginç ve oldukça kurnaz.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra NATO’yu kurdular ve Avrupa ülkelerine;
“İşinize-gücünüze bakın.
Sovyetler Birliği’nden korkmayın,
Savaş ve savunmayı kafaya takmayın.
O iş bizde…
Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz,
Sizi koruruz…” dediler.

Gel zaman git zaman,
Geldi 90’lar ve yıkıldı Sovyetler…
Bu durum Avrupa ülkelerinde rehaveti daha da artırdı ve savunma konularını ikinci plana attırdı.
Sovyetlerin mirasçısı Rusya, epey bir bocaladıktan sonra yeniden yükselişe geçti ve Avrupa’nın tampon bölge-stratejik ülke gördüğü, kendisinin ise “arka bahçem” dediği Ukrayna’ya; 2014’de kısmen, 2023’de ise tamamen savaş açtı.
Akabinde daha Biden döneminde, Amerika ile Avrupa arasında NATO noktasında ciddi tartışmalar başladı.
Hele de, 2025 ile birlikte Trump ABD Başkanı olup, Amerika’da ve tabi küresel bazda dengeler iyice altüst olurken Avrupa için kronik sıkıntı sürecine girilmiş oldu.
Trump’ın ilk 10 ayı adeta 10 yıla bedel bir ilginçlikler manzumesine sahne oldu.

Trump Amerika’sı en sonunda,
Sanki Rusya’yı kışkırtan/saldırgan hale getiren ve kimyasını bozan,
Rusya ile Avrupa ülkelerini savaşın eşiğine getiren kendisi değilmiş gibi ağzından baklayı çıkarttı ve dedi ki:
“Ey Avrupa!
Benden buraya kadar…
Avrupa’daki askerlerimin bir kısmını ve bir kısım savunma aparatımı geri çekiyorum.
Artık kendi savunmanızı kendiniz yapacak, kendi göbeğinizi kendiniz keseceksiniz.”
Hemen akabinde ise gazlamayı da ihmal etmiyor:
“Ben size güveniyorum!
Rusya’nın üstesinden gelirsiniz.
Yine de desteğimi kesmeyeceğim,
Yeter ki siz paradan haber verin; her türlü savunma malzemesi vermeye hazırım size.”
Tam bu noktada şu soruyu sormazsam olmaz:
Kendi şirketlerini bile büyütemeyen ve hatta batıran Trump gerçekten bu kadar stratejik bir akla sahip mi?

Arkadaşlar!
Hep dediğim gibi yine diyorum:
Trump’ı, devasa bütçeye sahip devasa bir dizinin sadece başrol oyuncusu olarak düşünün.
O, senaryoda ne yazıyorsa/yönetmen nasıl istiyorsa onu yapıyor/ona göre oynuyor.
Gerçekten de oynuyor…
Gazze Barış Planı imzalanırken “İbrahim Anlaşmasından” bahsederken;
“İbrahim yerine Abraham demeyi seviyorum. Daha havalı oluyor” demesini hatırlayın.
Adam sanki dizi senaryosunda ufak oynamalar yapıyor gibi…
Bazen, bazı dizilerde bazı sert karakterlerin gerçek hayatlarında son derece mülayim ve sakin insanlar olduğunu hepiniz duymuşsunuzdur…
Mesela Erol Taş…
Filmlerin acımasız/cani/katil karakteriydi ama normal hayatında son derece zarif/kibar ve merhametli idi.
Gerçek hayatında müflis tüccar Trump da dizide dini-imanı para olan başarılı bir işadamı rolünde gibi…
Aslında ne oldu ve oluyor?
Aslında Trump ne söylendiyse onu yaptı ve yapıyor.
Önce Avrupa üzerinden Rusya’yı sıkıştırdı ve zaten sürmekte olan Ukrayna savaş batağını derinleştirdi ve daha bir belirsizleştirdi.
Sonra Rusya üzerinden Avrupa’yı hizaya çekti.
Şimdi ise hem Rusya’yı istediği denkleme çekebilecek ve Avrupa’ya kendi göbeğini kesmelisin diyecek bir zemin oluşturdu.

Sonuç:
Küresel gelişmeler her an her şeye gebe.
Dünkü dostlar düşman, düşmanlar dost olabilirler.
Asla görünüşe ve görünür olaylara aldanmayın.
Her şeyin bir sebebi var ama tüm sebepler, asıl/ana sebep ve amaca ulaşmaya hizmet ediyor.
Eskiden, devletlerarası ilişkilerin gerilmesi veya kopması epey bir zaman alırdı.
Mesela bir yıl falan gibi…
Şimdiyse bir hafta bile yeterli.
Adeta Rahmetli Demirel’in “Siyasette 24 saat bile uzun bir zamandır” sözünün diplomatik versiyonunu yaşadığımız günlerden geçiyoruz.
Yani her an her şey olabilir ve olasıdır.
Memleketim Kastamonu’da görüldüğü söylenen uyarı levhasını ben de tüm dünya için buradan seslendiriyorum:
“Daş düşebülü, ayı çıkabülü, her şey olabülü..."

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.