Allah aşkına! Ev sahibinin hiç mi suçu yok!

Allah aşkına! Ev sahibinin hiç mi suçu yok!

Tom Barrack…
Amerika’nın Ankara Büyükelçisi…
Aynı zamanda,
Suriye Özel Temsilcisi…
İlginç bir adam…

Ağzını her açtığında,
Ortadoğu’da ortalığı zıplatıyor…
Galiba en çok da, Türkiye’de…
Ama yine de susmuyor ve durmuyor…
Adeta “Tam da beklediğim gibi…
Tepkiler ne kadar haklı olduğumun nişanesi…”
dercesine,
El yükselterek,
Detaylara girerek devam ediyor…
Valla,
Adam sanki emlakçı görünümlü bir Bernard Lewis gibi…
Tarihsel atıflarda bulunuyor,
Teolojik irdelemeler giriyor,
Ve Ortadoğu sosyolojisinin psikolojik analizini yapıyor…
Söyledikleri oldukça ağır…
Zorumuza gidiyor…
“Küstah Adam!
Kendini ne sanıyor!
Müstemleke Valisi misin? Bu sözleri nasıl edersin!”
gibi sözlerle tepki gösteriyoruz.

Eyvallah…
Tepki verelim,
Hatta en ağırından tepki gösterelim ve adamın günah defterine bir madde daha ekleyip; zebanilere de böyle konuşabilecek misin bakalım diye gözdağı bile verelim…
Ama biraz da özeleştiri babında,
Eğri oturup doğru bir analize yönelirsek; ev sahibinin hiç mi suçu yok?

Mesela,
En son söyledikleri şunlar:
“Ortadoğu diye bir şey yok; kabileler ve köyler var.
Ulus devletler, 1916’da İngilizler ve Fransızlar tarafından yaratılmıştır.
Fakat Ortadoğu bu şekilde işlemez.
Her şey bireyle, aileyle, köyle başlar.
Sonra kabile, topluluk ve din,
Son olarak da ulus gelir…
Barış dediğimizde, aslında bir illüzyondan bahsediyoruz.
Ortadoğu’da hiç barış olmadı ki…
Ve muhtemelen de olmayacak…
Çünkü herkes kendi meşruiyeti için mücadele ediyor.
110 farklı etnik gruba sahip 27 farklı ulusun siyasi kavramlarla uyum içinde olmasını beklemek imkânsız…”


Önce soralım:
Adam haksız mı?
Evet haksız…
Çünkü o bir hırsız…
Bir de,
Elimizi vicdanımıza koyup bir düşünelim:
Peki,
Söyledikleri yanlış veya isabetsiz mi?
Maalesef değil,
Oldukça doğru ve isabetli…
Hatta daha fazlası…

Tom Barrack denen bu adam,
Bugüne kadarkilerden farklı değil…
Amerikan menfaatleri için yapması gerekenleri yapıyor, söylemesi gerekenleri söylüyor.
Ama,
Kendinden öncekiler gibi lafı eğip bükmeden, gevelemeden ve diplomatik lafızlarla janjanlamadan…
Aslında bir ilki daha yapıyor:
Bölge ülke ve halklarına hem bir ayna tutuyor ve hem de bir arpa boyu mesafe kat edemediklerini gözlerine sokuyor.
Mesela:
Çok uzağa,
Veya daha doğuya,
Yahut da,
Ortadoğu’nun tam ortasına falan gitmeye gerek yok…
Sadece Türkiye örneğine bakalım...
Üstelik o Türkiye ki;
Ortadoğu’nun, Batıyla en içli dışlısı ve sözüm ona en Batılısı…

Şu sıralar Türkiye’de güncel gündem; Trump-Erdoğan Görüşmesi…
Görüşme öncesi:
Büyük bir kesim,
“Trump,
Tıpkı Zelenski gibi Erdoğan’ı da rezil etse!”
temennisinde…
Diğer büyük bir kesim,
“Trump,
Erdoğan’ı övse, gülümsese ve dostane poz verse!”
heyecenında…
Görüşme sonrası:
Büyük bir kesim,
“Trump-Erdoğan görüşmesi boş çıktı,
Ülkeyi borçlandırdı,
Havanda su dövüldü!”
yergisinde…
Diğer bir kesim,
“Trump, Erdoğan’a büyük lider dedi,
Kapıda karşıladı, kapıdan uğurladı,
Gülümsedi, kötü davranmadı,
Erdoğan, nasıl büyük bir lider olduğunu ispatladı!”
güzellemesinde…

Özetle;
Bir kesim koşulsuz negatif,
Diğer bir kesim, koşulsuz pozitif…
Ya objektivite?
Taze bitti…

Peki Amerikan Dışişleri Bakanı nasıl değerlendiriyor?
“Tüm liderler,
Trump’la beş dakika görüşmek için yalvarıyorlar. Herkes, sorunları bizim çözmemizi bekliyor…”

Kimi kastettiğine gelince:
Bir kesime göre,
Kesinlikle Erdoğan’ı…
Diğer bir kesime göreyse,
Türkiye ve Erdoğan hariç herkesi…
Peki, öyle mi?
Cevabı kendiniz verin…

Başka bir örnek:
Seçilmişlerimiz, vızır vızır başka partilere geçip duruyorlar.
Amerika veya Avrupa ülkelerinde böyle örnekler hiç görülüyor mu?
Evet görülüyor,
Ama,
Sadece,
Avrupa’da futbolcu, Amerika’da basketbolcu transferinde…
Üstelik,
Onlarda olmaz ama eğer bir tane bile siyasi transfer olmuş olsa;
Ya hükümetleri düşer
Veya utançtan yerin dibine geçerler…
Ama bizde?
Başarı, ilerleme ve övünç vesilesi olarak gurur sözleri edilir…

Son bir örnek:
Trump gibi birisi bile,
Başka bir ülkeyi ziyaret ederken,
Seçildiği parti olan Cumhuriyetçi Parti’nin kadın kolları başkanını, gençlik kolları başkanını, genel başkan yardımcılarını veya bilmem hangi il belediye meclis üyesini seyahate dahil eder mi? Ediyor mu?
Adamın oğlu,
Hani,
Türkiye’ye gizlice gelip, en özelinden görüşme yapan oğlu…
Amerika’da, herhangi bir eyalet valisinin hatta babasına oy veren eyalet valilerinden birisinin koltuğuna gidip kurulabiliyor mu?
Bende yine cevap yok…
Gören duyan beri gele; beni de tekzip ede…

Şimdi,
Yeniden Tom Barrack’ın söylediklerine gelirsek:
Ortadoğu’nun en moderni ve en az Ortadoğulusu olan Türkiye’de bunlar olabiliyorsa;
Adam,
İsabetsiz ve boş konuşuyor diyebilir miyiz?
Olan/olmayan, oldurulan/oldurulmayan tüm bunlar,
Tom Barrack’ın,
Tepki gösterip, kızdığımız ve küplere bindiğimiz sözlerinin ve ne kadar ailevî/köylü/kabilevî bir refleksle hareket ettiğimizin teyidi değil mi?

Daha Yargısal siyaset dizaynına,
Gelir dağılımı bozukluğuna,
TÜİK’in inandırıcı gelmeyen enflasyon rakamlarına,
“Muhalefeti sindirmek için her yol mubahtır” yaklaşımına,
Diyanet Kurumunun devlet ve iktidar payandalığına,
İktidar husumetinde sınırsızlaşmış muhalefet partisi ve muhalif kesimlerin, birbirlerini yemekten yapıcı muhalefete vakit bulamamasına,
Yolsuzluğun sıradanlaşmasına falan filan; girmiyorum bile…

Allah aşkına!
Tamam,
Çuvaldızı Tom Barrack’a köküne kadar batıralım,
Ama hiç olmazsa,
İğnenin ucunu, kendi kendimize batırabiliyor muyuz bakalım?
Tamam,
Tom Barrack, binlerce km. öteden gelen ve bölgenin imkanlarına çökmek isteyen bir hırsız…
Haksız mı; çok haksız…
Bölgenin iyiliğini ister mi?
Asla istemez.
Bilakis daha işine gelir ve daha iyi hırsızlık yapmak için daha kötü olmasına çalışır.
Ama ama ama…
Sen,
Aileler arası/Köyler arası/Kabileler arası/Mezhepler arası/Irklar arası kavgadan ve birbirini yemeden fırsat bulamayıp; kapını-pencereni kırıp-dökersen, yeraltı-yerüstü kaynaklarını ortalıkta bırakırsan ve bir de, hakem olsun diye hırsızdan medet umup kapısına gidersen;
Elin oğlu,
Açar ağzını yumar gözünü; aşağılayıcı ve incitici sözlerle itin kıçına sokar seni…

Efendiler!
Hırsız,
Tarihçi olmuş, Sosyolog olmuş, Antropolog olmuş,
Analiz yapıyor ve üstelik seni soyup soğana çeviriyor.
Sen ise,
Hem İsrail’e,
Hem İsrail’e destek olduğu için Amerika’ya sövüyor,
Sonra da kalkıp,
Sövdüğün Amerika’nın, İsrail’i durdurmasını bekliyorsun!
Bir yandan,
Hırsızı, hırsız olduğu için eleştiriyor,
Sonra da kalkıp,
Celladına aşık bir sendromatizmle, hırsızdan medet umuyorsun!

Çok acıtacak,
Ama son sözüm şu:
Adam bir hırsız,
Fakat ev sahibinin hiç mi suçu yok!..
Çünkü dediklerinin, her kelimesi doğru ve isabetli!..

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet