2025-2026 Sezonu eşiğinde
Her yeni sezonun başlaması, tiyatro için yalnızca takvimsel bir devinim değil, aynı zamanda sanatsal bir eşiktir. Geride bıraktığımız 2024-2025 tiyatro sezonu, Türkiye sahne sanatlarının hafızasına, çelişkileriyle, yoğunluklarıyla ve yenilikçi ataklarıyla kazındı. Bu sezonda hem kurumsal tiyatroların geleneksel repertuvar tavırları hem de bağımsız toplulukların cesur estetik denemeleri arasında sık sık bir diyalektik gerilim gözlemlendi.
2024-2025 Sezonuna Bakış: Geçmişin Yankıları
Geçtiğimiz sezonu değerlendirirken birkaç belirgin çizgi öne çıkıyordu:
1. Metin-Mekân İlişkisi
Özellikle bağımsız tiyatroların, sahnelemeyi klâsik kutu sahne anlayışından kurtararak “içine alan tiyatro” deneyimlerine yönelmesi dikkat çekti. Tiyatro mekânı, dekoratif bir çerçevenin ilerisinde dramaturjik bir araç hâline geldi. Mekânın oyunlaştırılması süreci, oyuncuyla seyirci arasındaki mesafeyi daha bir radikal biçimde dönüştürdü.
2. Dramaturji Çeşitliliği
Repertuvar seçimlerinde post-dramatik tiyatronun etkileri daha görünür hâle geldi. Lineer anlatıların yerine fragmante yapılar, kolaj dramaturjisi ve çok sesli metinler tercih edildi. Seyircinin alımlama süreçleri bir anlam üretim laboratuvarına dönüştü.
3. Oyun-Yönetmen-Performans Dengesi
Bazı yapımlarda metin ön plâna çıkarılırken, bazılarında oyuncunun bedensel eylemi ya da yönetmenin teatral yorumu belirleyici oldu. Örneğin bir oyunda minimal oyunculuk estetiği sahneyi doldururken, başka bir yapımda grotesk bedenin abartılı jestleri seyirciyi adeta Brechtyen bir yabancılaştırmaya maruz bıraktı.
4. Siyasal ve Toplumsal Temalar
2024-2025 sezonunda toplumsal meselelerin sahnede baskın biçimde gündeme gelmesi dikkat çekiciydi. Göç, kimlik, aidiyet, sınıfsal çatışma ve ekolojik kriz gibi konuların tiyatro sahnesinde sanatsal bir dile tercüme edilişi, sezonun en güçlü damarlarından birini oluşturdu. Ancak bu noktada kimi yapımlar, içeriksel cesareti estetik inceliğe dönüştürmekte zorlandı.
5. Oyunculuk Eğilimleri
Oyuncular, bedensel performans ile vokal ustalık arasında yeni dengeler aradı. Fiziksel tiyatro teknikleri (Lecoq, Grotowski, Meyerhold’un biyomekaniği) yer yer öne çıktı. Bedenin sahnedeki varlığı, bir tek karakterin taşıyıcısı değil, bununla beraber poetik bir imge olarak konumlandırıldı.
Bu tablo, 2024-2025 sezonunu adeta bir geçiş dönemine işaret eden bir yıl haline getirdi: Klâsik anlatının çözülüp, deneysel biçimlerin daha fazla alan kazandığı, seyircinin pasif konumdan çıkarılarak üretken bir yorumcuya dönüştürüldüğü bir sezon…
2025-2026 Sezonundan Beklentiler: Yeni Bir Dramaturjik Ufuk
Peki, şimdi bu birikimin üzerine inşa edilecek olan 2025-2026 sezonunda bizi neler bekliyor?
1. Metinlerde Yeni Arayışlar
Bu sezonda çağdaş Türk yazarlarının daha fazla sahnede yer almasını beklemek kaçınılmazdır. Kanonik yabancı metinler (Shakespeare, Çehov, Ibsen) her daim repertuvarın güvenli limanı olsa da sahnenin güncel nabzını tutacak olan şey çağdaş metin üretimidir. Beklentimiz, dramaturgların ve yönetmenlerin yeni metinlerle daha cesurca iş birliğine gitmesidir.
2. Tiyatronun Teknoloji ile Diyaloğu
2024-2025’te dijital projeksiyonlar, interaktif ekranlar ve VR unsurları denendi. Ancak bunların çoğu dekoratif bir unsur olarak kaldı. 2025-2026’da asıl beklenti, teknolojinin sadece sahne estetiğini süsleyen değil, dramaturjiyi dönüştüren bir güç olarak kullanılabilmesidir. “Siber-dramaturji” diyebileceğimiz bu yaklaşım, seyirciyi derinliksiz görsel bir şölenden öte düşünsel bir sorgulamaya davet edebilir.
3. Bedenin Poetikası ve Kolektif Oyunculuk
Yeni sezonda, bireysel yıldız oyunculukların yanı sıra “kolektif performans” anlayışının gelişmesi önemli; fiziksel tiyatro, koreografik dramaturji, beden-mekân ilişkisi üzerinden kurulan oyunların artması muhtemeldir. Oyuncunun sahnede yalnızca “karakter” değil, aynı zamanda “varlık” olarak algılanması, sezona damgasını vurabilir ki vurmalıdır.
4. Politik Tiyatroda Yeni Söylem
Geçtiğimiz sezon sıkça karşılaştığımız toplumsal temalar, bu yıl daha rafine ve sanatsal biçimlerle karşımıza çıkmalıdır. Salt sloganvari söylemlerden ziyade, estetik-politik bütünlüğe ulaşan yapımlar, seyircide daha güçlü bir yankı uyandıracaktır. Tiyatronun politikası hem içerikte hem de biçimde kendini hissettirdiğinde gerçek bir sahne etkisi yaratabilir.
5. Kurumlar ve Bağımsızlar Arasındaki Gerilim
Büyük kurumsal tiyatroların repertuvar güvenliği ve riski ile bağımsız toplulukların estetik cesareti arasındaki farkın yeni sezonda daha da kapanması muhtemel zira geçtiğimiz sezon bunun emareleri özellikle Devlet Tiyatrolarında görüldü. Bunun yarattığı estetik çoğulluk, aslında sahne sanatlarımız için bir zenginliktir. 
Sonuç Yerine: Yeni Sezonun Poetikasına Dair
2024-2025 sezonu, tiyatromuzun estetik ve dramaturjik açıdan büyük bir laboratuvar işlevi gördü. Deneyler, riskler, başarısızlıklar ve görkemli atılımlar bir arada yaşandı. Şimdi 2025-2026 sezonundan beklentimiz, bu deneyimlerin bir senteze kavuşmasıdır. Seyircinin salt bir “tanık” olmaktan öte bir “ortak-yaratıcı” olduğu; metnin sadece bir “başlangıç” olduğu; bedenin, mekânın ve teknolojinin dramaturjik unsurlar olarak bütünleştiği; politik söylemin estetik incelikle yoğrulduğu bir sezon…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
