Filistin'in acısı: Madalyaların gölgelerinde kalan vicdan

Filistin'in acısı: Madalyaların gölgelerinde kalan vicdan

Spor alanlarında kazandığımız kupalar, elde ettiğimiz madalyalar, üstümüze taktığımız şan ve şeref nişanları — hepsi emek, disiplin ve fedakârlığın somut işaretleridir. Ancak bu kazanımlar ne kadar parlak olursa olsun, insanlığın ortak vicdanında taşıdığımız yüklerle ölçülmediğinde eksiktir. Bugün elimde tuttuğum kupa, boynumdaki madalya bir başarı tablosu sunarken; en ağır, en sarsıcı madalya Filistin’de akan kanın, ağlayan çocukların, kimsesiz kalan yaşlıların acısıdır.

Bir insanın omuzlarına konan madalyanın ağırlığını, o madalyayı hak etmek için ne kadar ter döküldüğünü düşünerek ölçeriz. Peki ya vicdan madalyası? Onun ağırlığını ölçen tartı nerede? Vicdanın terazisi, mazlumun unutulup unutulmadığıdır. Filistin’de yaşanan insanlık dramı karşısında suskun kalmak; eldeki kupanın, boyundaki madalyanın manasını sıfırlar. Çünkü gerçek zafer, yalnızca sahada elde edilen başarıların toplamı değil; insan olmanın, başkasının acısını paylaşmanın ve zulme karşı durmanın adıdır.

Sessizlik, bazen suskunluktan çok daha tehlikelidir. Sessizlik, onaydır; sessizlik, haklıyı değil güçlü olanı haklı gösterir. Mazlum çocukların gözyaşları, savaşın harap ettiği evlerin dumanı, bombaların ortasında çıkan çığlıklar; bunların karşısında tek çıkar yol söz söylemektir. Söz; kâğıda dökülen, mikrofonlardan yayılan, sokaklara dökülen, dayanışma elini uzatan bir davranıştır. Susmak, zulmü meşrulaştırır. Bu yüzden kupam ne kadar parlak olursa olsun, madalyam ne kadar ağır olursa olsun, vicdanımın atkısını gururla taşıdığım sürece gerçek bir insani görevimi yerine getirmiş olurum.

İnsanlık tarihine baktığınızda, zaferlerin çoğu geçicidir; ancak zulme karşı duruşların hatırlanışı kalıcıdır. Bir toplum, hangi mücadelelerin peşinden koştuğuyla, hangi acılara ses verdiğiyle anılır. Bir madalya, bir kupa, bir şampiyonluk elbette kutlanmalı; ama kutlamanın gölgesinde kaybolan adalet çağrıları daima hatırlanmalı. Gazeteciler, sanatçılar, sporcular, akademisyenler, her kesimden insan; kazandığı her alanda mazlumun sesi olmakla mükelleftir. Çünkü zaferler ebedi değildir, ama insanlık onuru ve hakikat arayışı nesiller boyu hatırlanır.

Filistin meselesi sadece coğrafi bir çatışma değildir; insani bir vicdan sınavıdır. Sokaklarda, kamplarda, hastanelerde yaşananlar gözlerimiz önündeyken çaresizce bakıp geçmek, ahlaki bir çöküşü kabullenmektir. Unutmayalım ki mazlumun sesi sustuğunda, insanlığın sesi de zayıflar. Bu yüzden her başarı, her ödül, her alkış; mazlumun hatırlanması için bir çağrıya dönüşmelidir. Atkımız sadece bir aksesuar değil, insanlık adına taşıdığımız sorumluluğun sembolü olmalıdır.

Bir sporcu veya sanatçı olarak sahnede aldığınız alkış, size güç verir; aynı alkışla mazlumlara daha çok ses verin. Bir yazar olarak kaleme aldığınız her satır; zulmü teşhir etsin. Bir gazeteci olarak kaydettiğiniz her görüntü; adaletsizliği dünyaya duyursun. Çünkü unutmak, en büyük ihanettir. Filistin’i unutan, insanlığını kaybeder — bu sadece duygusal bir cümle değil, tarihsel bir gerçekliktir.

Elbette siyaset de, uluslararası ilişkiler de karmaşıktır. Güç dengeleri, jeopolitik hesaplar var. Ancak insanlık ortak bir dildir ve buna sadakat, hiçbir hesap kitapla ölçülemez. Güçlüyle meselelerinizi tartışırken, küçük bir çocuğun canı üzerinde pazarlık yapılmaz. Devletlerin, kurumların ve bireylerin temel görevi, insan hayatını korumaktır. Eğer bu ilke gözardı edilirse, insanlık onuru ciddi yaralar alır.

Vicdanın sesi bazen yalnızca bir tweet, bir köşe yazısı, bir sokak yürüyüşü ya da bir yardım kampanyası ile çıkar. Bazen de o ses; büyük liderlerin, uluslararası kurumların ve toplumların ortak hareketine dönüşür. Önemli olan, sesin çıkmasıdır. Çünkü bir madalya takılıp fotoğraf verilirken, o fotoğrafın arka planında bir çocuğun ölümü unutulamaz. O görüntünün anlamı, mücadeleyi unutmamak ve unutturmamaktır.

Kaybetmemek için hatırlamak gerekir. Hatırlamak için konuşmak gerekir. Konuşmak için ise cesaret gerekir. Cesaret, sadece meydanlarda bağırmak değildir; aynı zamanda kaleminizle, mikrofonunuzla, bir adım daha ileri gidip mazluma uzanmak, onun hikâyesini dünyaya anlatmaktır. Bu cesareti gösterenler, tarihin doğru tarafında yer alır.

Sonuç olarak: Kazandığınız kupalar, taktığınız madalyalar kıymetlidir. Onlar emek ve fedakârlığın simgeleri olarak kalbimizde yer etsin. Fakat en ağır madalya, insanlığın vicdanında asılı olan; mazlumların acısıdır. Bu madalyayı taşımak, unutmamak ve unutturmamak bizim ortak sorumluluğumuzdur. Filistin’de akan kanı hatırlamak; insanlığımızı korumaktır. Filistin’i unutan toplumlar, kendi vicdanlarını kaybeder ve tarihin affetmediği bir zafiyete uğrar.

Kupa elimde, madalya boynumda — ama en ağır madalya, Filistin’in acısıdır. Onu taşımaya devam edeceğiz; çünkü gerçek zafer, mazlumu unutmamaktır.

Kalın Sağlıcakla. 

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet