Kötü gün gelmeden dostum var deme

Kötü gün gelmeden dostum var deme

Hayat, insana çoğu zaman öğretmek için acıtmayı seçer. Ne kitapta ne okulda ne de nasihatle öğrenemediğimiz bazı şeyleri; hayat, bir tokat gibi yüzümüze çarpar.

İyiyken, güçlü ve dimdik ayaktayken herkes yanındadır. Herkes seni sever, herkes seni över, herkesin yüzü güler. Fakat işlerin tersine döndüğü, moralin bozulduğu, cebin daraldığı, dertlerin çoğaldığı günlerde bir bakarsın ki, etraf sessizliğe bürünmüş. Telefonlar az çalar, selamlar eksilir, gözler kaçmaya başlar.

İşte o zaman anlarsın, kim dost kim seyirci, kim seninle dertlenen kim uzaktan izleyen…

Paran varken herkes sana para vermeye kalkar.
Araban varken herkesin kontağı sendedir.
Sağlığın yerindeyken herkes “Ben olsam böbreğimi veririm” der.
Ama bir gün hastane kapısında beklerken, o “böbreğini vereceğini” söyleyenlerin çoğunu ortalıkta bulamazsın.

Kısacası, kötü gün görmeden dostum var deme.
Düğününde oynayanla cenazende ağlayan aynı kişi değildir.
Hayat, bunu anlaman için bazen seni yalnız bırakır. Çünkü yalnızlık, insanın kim olduğunu ve kimlerle yürüdüğünü gösteren en net aynadır.

Bugün gülümseyen yüzlerin, yarın sırtını dönmesi seni şaşırtmasın. İnsanlar menfaatleri ölçüsünde sever, işine yaradığın kadar kıymet verir. Gerçek dostluklar, menfaatin bittiği yerde başlar.

Ne yazık ki çoğu insan, o eşiğe hiç ulaşamaz.

Hayatta üç sınıf insan vardır;
Birincisi, kötü gününde seni yalnız bırakmayan.
İkincisi, kötü gününde senden uzaklaşan.
Üçüncüsü ise, seni bizzat kötü duruma sokan.

Birincisini unutma; o, senin hayatındaki altın değerdir.
İkincisini tanı; çünkü o sana kimin güvenilmez olduğunu öğretir.
Üçüncüsünü ise hatırla, ama hayatına bir daha yaklaşmasına izin verme.

Kötü günler, insanların gerçek yüzünü gösteren bir aynadır. O ayna bazen çok acıtır ama aynı zamanda arındırır da. Çünkü iyi günde etrafın kalabalıksa, bu kalabalığın içinde dostla maskeliyi ayırt etmek zordur. Oysa zor gün geldiğinde, maskeler bir bir düşer, geriye yalnızca samimiyet kalır.

Dostluk, kahkahanın değil, sessizliğin paylaşıldığı anlarda belli olur. Herkes seninle eğlenirken yanında olabilir; ama herkes seninle ağlayamaz.
Bir dostun değeri, seninle güldüğünde değil, seninle sustuğunda, omzuna dokunduğunda anlaşılır.

Kimi zaman hayat, seni öyle bir sınar ki; kime güveneceğini şaşırırsın. Dün birlikte yemek yediğin, dertleştiğin insan, bugün arkandan konuşur.
Kimi dost sandığın kişi, menfaatine ters düşer düşmez senden uzaklaşır.
Ama üzülme, bu da bir kazançtır. Çünkü sahte dostları kaybetmek, gerçek huzuru bulmaktır.

Gerçek dost, senin düşüşünü izleyen değil, seni kaldırmak için elini uzatandır.
Gerçek dost, seni menfaatsiz seven, senin iyiliğinle mutlu olandır.
Gerçek dost, seninle konuşmadan seni anlayandır.
Ve en önemlisi; gerçek dost, senin yokluğunda da seni savunandır.

Bir insanın çevresinin geniş olması, dostlarının çok olduğu anlamına gelmez.
Kalabalıklar içinde yalnız kalmak, günümüzün en büyük gerçeğidir.
Sosyal medyada binlerce takipçin olabilir, telefon rehberinde yüzlerce isim… Ama zor bir gününde bir el ararsın tutacak, bir ses beklersin “Yanındayım” diyecek… İşte o zaman anlarsın: dostluk, sayılarda değil, sadakatte saklıdır.

Düğünlerde herkes gelir; ama cenazede geleni unutma.
Eğlencede herkes alkışlar; ama acında sustuğunda yanında olanı unutma.
Zenginliğinde herkes “dostum” der; ama yoksulluğunda kimse telefonuna bile çıkmaz.
Bu dünyanın en büyük yanılgısı, iyi gün dostlarını gerçek sanmaktır.

Oysa gerçek dost, seninle aynı sofrada oturmasa da, senin için dua edendir.
Gerçek dost, seninle her gün görüşmese de, seni kötü bir sözden koruyandır.
Gerçek dost, seni haklı olduğunda savunur, haksız olduğunda da yüzüne söyler.

Hayat uzun bir yolculuk, dostluk ise o yolculukta sana rehberlik eden bir ışıktır.
Kimi o ışığı yakar, kimi söndürür.
Kimi sana yön gösterir, kimi yanlış yola sürükler.
Ama sen, kimlerin karanlıkta yanına oturduğunu unutma. Çünkü o karanlıkta kimse menfaat göremez, orada sadece yürekler konuşur.

Unutma:
Dostluk, bir menfaat alışverişi değil, bir gönül sözleşmesidir.
Gerçek dostluk, alışverişin bittiği yerde başlar.
Birine sırtını döndüğünde, arkandan koruyorsa dostundur.
Birine sırrını verdiğinde, onu saklıyorsa dostundur.
Birine kırıldığında, susup dua ediyorsa, o gerçek dostundur.

Hayat, insanı en çok “beklemediği kişiler” üzerinden sınar.
Çoğu zaman seni üzen, düşmanların değil; güvendiğin, inandığın, “dostum” dediğin kişilerdir.
Ama unutma, o acı da öğreticidir. Çünkü ihaneti görmeden sadakatin kıymeti bilinmez.
İyiliğini suistimal edenleri tanımadan, gerçek dostların değerini anlayamazsın.

Kötü günler gelip geçer. Ama o günlerde yanındakiler, bir ömür kalır zihninde.
Bazılarıyla bağın kopar, bazılarıyla bağın güçlenir.
Bu yüzden, hayatın zor zamanlarını bir ceza değil, bir filtre olarak gör.
O filtre, kimlerin gerçek, kimlerin sahte olduğunu gösterir sana.

Son söz olarak;
Kötü gün gelmeden dostum var deme.
Düğün ve cenaze görmeden çevrem var deme.
Sağlığın yerindeyken herkes “geçmiş olsun” der; ama hastalandığında kimse kapını çalmaz.
Cebinde paran varken herkes seni arar; ama cebin boşken kimse seni hatırlamaz.

O yüzden kıymetini bil:
Yanında menfaat için değil, yürek için duranları unutma.
Senin kötü gününde sana omuz verenleri, bir ömür kalbinin en güzel köşesinde sakla.
Ve hayatın sana öğrettiği bu gerçeği asla unutma:
Gerçek dost, zor günün sessiz kahramanıdır.


Kalın Sağlıcakla…

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet