CHP’nin tutumu, hukuk devleti ve Türkiye’nin siyasi sınavı

CHP’nin tutumu, hukuk devleti ve Türkiye’nin siyasi sınavı

Türkiye’nin siyasi gündemi son yıllarda oldukça hareketli bir tablo sergilemektedir. Özellikle son yerel seçimlerin ardından, siyasi partiler ve kamuoyu arasında yaşanan tartışmalar, toplumun çeşitli kesimlerinde derin etkiler yaratmaktadır. Bu sürecin en önemli aktörlerinden biri olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), yaşanan gelişmelerle birlikte kendi içinde önemli bir sınavdan geçmektedir.

Özellikle CHP’nin son kurultay süreci, partinin yönetim dinamikleri ve siyasi kimliği açısından önemli kırılma noktalarından biri olmuştur. Olaylı geçen kongrede, bazı kesimlerce “parayla satın alınan delegelerin oylarıyla seçilen” genel başkan ve yönetim eleştirileri yükselmiştir. Bu eleştiriler, partideki derin çatlakların ve meşruiyet sorgulamalarının yansıması olarak görülmektedir. Ancak bu eleştirilerin ötesinde, CHP yönetiminin izlediği tutum ve kullandığı sert söylemler, partinin kamuoyu nezdindeki algısını da olumsuz etkileyebilmektedir.

Bu noktada üzerinde durulması gereken en kritik konu ise adalet mekanizmasının işleyişidir. Türkiye Cumhuriyeti, hukuk devleti ilkesinin gereği olarak bağımsız yargı kurumlarına sahiptir. Eğer belediye başkanları suçsuz ise, hukuk süreci mutlaka doğru ve adil bir biçimde işleyecek; suçlu olanlar ise hak ettikleri cezaları alacaktır. Bu noktada aceleci ve önyargılı yaklaşımlardan kaçınılması, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına saygı gösterilmesi gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni bir muz cumhuriyetine benzetmek veya yargı mekanizmasının işleyişini küçümsemek, hem ülkemizin uluslararası itibarına zarar verir hem de toplumsal huzuru zedeleyici sonuçlar doğurur. Hakimler ve savcılar, ellerinde yeterince suç teşkil eden delil olmadan gözaltı kararı veremez, mahkeme de tutuklama kararı çıkaramaz. Bu nedenle, gözaltı ve tutuklama süreçlerinin yaşanması, ellerinde ciddi ve somut delillerin olduğunu göstermektedir. Böyle bir durumda sağduyu ile hareket etmek, sabırlı olmak ve yargının vereceği kararı beklemek en doğru tutumdur.

Ne var ki, yargı süreci tamamlanmadan hemen hemen her soruşturma siyasi linç kampanyalarına dönüştürülmekte ve sürecin siyasi iktidarın bir oyunu olduğu ileri sürülmektedir. Bu yaklaşım hem hukuka hem de demokrasiye zarar verir. Demokratik hukuk devletlerinde, suçun varlığı halinde gereğinin yapılması kaçınılmazdır. Yargı süreçlerinin siyasi tartışmaların gölgesinde kalması, adaletin etkin ve eşit şekilde işlemesine engel teşkil eder.

CHP içerisinde yaşanan sızıntılar ve bazı parti mensuplarının savcılığa belge ve bilgi vermesi ise ayrı bir boyut kazanmaktadır. Parti içi mücadeleler ve güç çekişmeleri, zaman zaman yargı süreçlerine yansıyabilmektedir. Örneğin, CHP’nin olaylı kurultayı ile ilgili tüm belge ve bilgilerin bizzat parti içerisinden yargı makamlarına iletilmiş olması, partinin kendi içinde ciddi bir sorgulama ve hesaplaşma yaşandığını ortaya koymaktadır. Bu durum, yargının elindeki dosyaların tamamen asılsız olmadığını ve sürecin sadece siyasi bir tasfiye değil, gerçek hukukî delillere dayandığını göstermektedir.

Türkiye’nin demokratikleşme süreci ve hukuk devletinin güçlendirilmesi açısından, siyasi partilerin bu tür iç hesaplaşmaları hukuki zeminde çözmesi kritik önemdedir. Partiler, siyasi rekabeti sağlıklı şekilde yürütmeli; hukuku ve demokratik kuralları zedeleyen tutumlardan kaçınmalıdır. Ayrıca, siyasetçilerin ve parti yöneticilerinin toplumu provoke edici, kaos çağrısı niteliğindeki söylemlerden uzak durması gerekmektedir. Çünkü toplumun huzuru, siyasi kutuplaşmaların ötesinde, ortak değerler ve milli birlikle mümkündür.

Milletin iradesiyle işbaşına gelen siyasetçilerin, kamu düzenini korumak, hukuku üstün kılmak ve toplumsal barışı sağlamak gibi sorumlulukları bulunmaktadır. CHP gibi köklü bir parti de bu sorumluluğun bilincinde hareket etmeli, sağduyu ve sorumluluk sahibi bir tutum sergilemelidir. Sokak çağrıları yapmak, toplumu kamplara ayırmak ve kaos riskini artırmak, ülkemizin geleceği açısından son derece tehlikeli adımlardır.

Sonuç olarak, Türkiye’nin siyasi ve hukuki süreçleri birbirinden ayrılmaz şekilde bağlıdır. Hukuk devleti ilkesi, siyasi çekişmelerin ötesinde, adaletin tam ve eksiksiz işlemesini sağlar. CHP ve diğer tüm siyasi aktörler, bu ilkeye saygı göstermeli, demokratik olgunluğu ve toplumsal sorumluluğu ön planda tutmalıdır. Siyasi tartışmalar yapılmalı ancak bunlar hukuk ve etik sınırlar içinde kalmalıdır.

Türkiye, güçlü bir hukuk devleti olarak, karşılaştığı tüm sorunları demokratik yollarla, hukuk kuralları çerçevesinde çözme kapasitesine sahiptir. Bu kapasitenin etkin kullanılması ise, toplumun tüm kesimlerinin sağduyu ve iş birliği içinde hareket etmesiyle mümkün olacaktır.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet